ÇERKEZKÖY 2. KİTAP FUARI

     Merhabalar, bugün size geçen hafta ailecek gittiğimiz Çerkezköy 2. Kitap Fuar’ından söz etmek istiyorum… Fuar alanı; merhum hayırsever iş insanı Andon Arakelyan adına, bir sene önce kapılarını kitapseverlere açmış, “Andon Arakelyan Halk Kütüphanesi” nin hemen yanına kurulmuştu. Upuzun bir Ahmet Ümit severler kuyruğu bizi bekliyordu. Zira bizimde geliş amacımız çok sevdiğim, kitaplarını severek okuduğum yazar’ la tanışıp, en sevdiğim kitabı olan “Kayıp Tanrılar Ülkesi “ ni imzalatmak içindi.

     Kayıp Tanrılar Ülkesi; polisiye’ nin, arkeoloji ‘ nin ve Mitoloji’ nin iç içe geçtiği, Berlin’den, Pergamon’ a uzanıp, temelini antik hikâyelerden alır. Mitolojik hikayelerle kafayı bozmuş ve kendinden geçmiş bir katilin tanrı olma arzusu, Türkiye den Berlin e taşınmış Zeus Altarı çevresinde hikayesi, okura eşsiz bir serüven sunar.

2008 yılında Berlin Bergama Müzesi’ni ziyaret ettiği sırada ilk kez Zeus Altarı’ nı gördüğü an kitabı yazmaya karar veren Ümit, eserin hikâyesinin onu çok etkilediğinden bahseder. . Yıllarca yaptığı araştırmaları ve birikimlerini Kayıp Tanrılar Ülkesi kitabında kullanır ve ortaya tek solukta biten, mitlerle zenginleştirilmiş bir eser çıkar. 

Bilindiği gibi Zeus Altarı aslında Türkiye Pergamon (Bergama) Antik Kenti’ne aittir. 1870’li yıllarda Alman bir mühendis olan Carl Humman tarafından Prusya’ya götürülen eser, günümüzde Berlin’de sergilenir.. İlk yapıldığı dönemde savaşta galip gelmek, felaketlerden ve hastalıklardan korunmak için üzerinde kurban kesilen sunak; Yunan Tanrıları ve Titanlar’ ın arasında geçen savaşı anlatan frizlere sahiptir. Adı Truva Savaşı’nda Yunanistan’ın en yüksek zirvesinde bulunan bu sunaktan, Zeus’un olayları izlemesinden gelir. Sayısız medeniyetin kalıntılarını barındıran, Anadolu ‘dan çıkan eserler, ne yazık ki dünyanın farklı bölgelerindeki müzelerde sergileniyor. Geçmişte ve hatta günümüzde bile, bu topraklardan pek çok eser ya kaçırıldı, ya da izin dahilinde başka ülkelere götürüldü. Tüm eserlerin ve yapıların ait oldukları coğrafyaya dönmesi gerekir.

Yaklaşık 1,5 saat sonra sıcağın altında uzun kuyrukta beklediğimiz Ahmet Ümit’le tanışma fırsatım oldu. Bu beklediğimiz uzun süre zarfınca; gözlemleme, düşünme ve eleştirme fırsatımız oldu. Örneğin bu çok sıcak günleri göz önünde bulundurarak, Çerkezköy Belediyesinin tentelerle alanı kapatması doğru olurdu. Ama tabi ki, halkı kitapla ve yazarlarla birlikte olma fırsatı sunduğu için Çerkezköy Belediyesine sonsuz teşekkürlerimi sunarım… Ayrıca belediye çalışanları tarafından ücretsiz dağıtılan sular’ da çok ince bir düşünceydi… Aynı duyarlılığı Vize Belediyesi adına Ercan Özalp’ten de bekler; bizleri, beldemiz gençlerini kitapla ve yazarlarla buluşturacağı günleri hasretle beklediğimi kendisine iletmek isterim. Ve bu konuda ki bir sitemimi daha yazmadan geçemeyeceğim; geçtiğimiz günlerde gerçekleşen 15. Vize Tarih ve Kültür Festivalinde, göremediğim yerel yazarlar standı olmaması beni çok üzdü gerçekten. Bu toprakların Değerlerine sahip çıkıp, baş tacı edilerek ağırlanmaları gerektiğini düşünüyorum. Şarkılar, türküler, danslar hafızalardan silinip giderken, yazı kalır… Aklıma Nobel ödüllü yazarımızın bir sözü geliyor; “Bir gün bir kitap okudum ve bütün hayatım değişti.” Orhan Pamuk’un coşkulu, lirik ve sihirli romanı Yeni Hayat bu sözlerle başlıyor. Okuduğu bir kitaptan sarsılarak etkilenen, sayfalardan neredeyse fışkıran ışığa bütün hayatını veren ve kitabın vaat ettiği yeni hayatın peşinden koşan genç bir kahramanın olağanüstü hikâyesi bu. Neden bizim gençlerimizden de kahramanlar çıkmasın?