KÖYÜMÜZE MİLLETVEKİLİ GELDİ.

     Köyümüze bir milletvekili geldi. Partililer tarafından köyün girişinde karşılandı. Milletvekili arabasından indi, bir görmeliydiniz sanki küçük dağları o yaratmış. Kısa bir selamlaşmanın ardından vekili karşılayanların arasında köyün muhtarı ile birlikte Muhtarlık binasına çıkıldı. Hemen bir tepsi çay gitti. Belli ki özel bir görüşme yapılacaktı.

     Kahvenin önünde oturan halk kalabalığı görünce "kim o" falan dediler. Birisi "Tekirdağ'dan Milletvekili gelmiş ama kim olduğunu bilmiyorum" dedi. Kahvenin önünde oturan halkın gözü muhtarlık binasında kaldı. Kimdi acaba bu milletvekili. Muhtarlıktaki görüşme 25 dakika falan sürdü. Halk; milletvekilinin kahveleri gezerek vatandaşlarla selamlaşıp hal hatır sormasını beklerken halkın vekili siyah arabasına bindi, köyün meydanından dönerek hızla uzaklaştı. İnsanlar birazcık şaşırdılar. Milletvekili olup ta insanlarla selamlaşmadan acele bir şekilde gitmenin cevabı nedir. İnsanlar hala bu soruyu soruyor. Belki bir gün bunun cevabını verir.

     Halkın Milletvekili köy halkının elini sıkmaya hal hatır sormaya tenezzül etmedi. Kahvenin önünde oturanlar şaşkınlık içinde "Acil bir işi çıkmıştır. Belki ateş almaya gelmiştir." gibi sözler söylediler. Bazıları "belediye seçimlerinde oy istemeye gelecekler, bizde o zaman cevabını veririz" dediler.

     Benim ne düşündüğümü merak ederseniz, benim milletvekilleriyle herhangi bir yakınlığım olmaz. Bu güne kadar kendilerinden hiç bir şekilde hiç bir şey istemedim. Çünkü Milletvekillerini ben kendimden asla büyük olarak görmüyorum. Ben ona muhtaç değilim o bana muhtaç, ben oyumu verdiğim kişiye niye boyun eğeyim ki, ben kahvede oturacağım o masaya gelip selamını verecek, vermese de kendi bilir.