Bir Milletin edebi eserleri, gelenek görenekleri ve türküleri Milli kültürdür. Bizler türküleri dinlerken çalıp söylerken, yurdumuzun bağrından kopmuş türkülerimiz yüreğimizdeki duyguların dışa vurumudur. Halk edebiya-tımızda, ağızdan ağıza yayılarak yaşatılan türkülerimiz insanımızın sevgisini, sevincini, acısını, ağıtını anlatır.
Hikayeli türkülerimizin büyük bir kısmını aşk-sevda konulu türküler meydana getirmektedir. Türkülerimiz olanın, yaşanılanın bireysel ve top-
lumsal hayatımızda iz bırakan dile tele dökülmesi halidir. Müziğin insanın var oluşuyla ortaya çıktığını düşünürsek, bir iletişim aracı olarak kullanılması doğaldır. Türk Halk Müziğimizde kendine has geleneksel unsurlarıyla varlığını sürdürmeye devam etmektedir.
Çok sıkça dinlediğimiz bu güzel türkümüzü dinlerken ister istemez içimizi bir hüzün kaplar ,değişik şekillerde anlatımların yapıldığı il ve ilçeler arasında türküyü sahiplenmek isteyenler olduğu gibi gerçek manada nerede ve nasıl ortaya çıktığı kesin bir dille anlatılamamıştır. Bunun üzerine doğruluk payının ne kadar doğru olduğu bilinmese de önüne gelen bu türkü hakkında bir şeyler yazmıştır. Bizde bu iddialara dayanarak halkımızın genel kültürüne katkıda bulunmak maksadıyla bir kaç kelam ettik.
Kurtuluş savaşı yıllarında asker kaçağı olduğu tahmin edilen bir kişi ,bir kızla birlikte Çan ilçesinin Şerbetli Köyüne gelir, ikisininde nereli oldukları ve kimlikleri belli değildir. Erkek yanında getirdiği kızla imam nikahı kıydırmak istediğini söyler, bunun üzerine hemen imam çağrılır ve imam nikahı kıyılır. İmamın bir isteği vardır. "gerdeğe girebilmeniz için yatsı namazını beklemeniz gerekir" der. Bunun üzerine köylüler hiç tanımadıkları bu iki genç için bir gelin odası ve odada gelin-damat için demirden karyolayı süsleyerek hazırlarlar. Her şey tamam dedikleri anda yatsı namazına yakın bir saatte olan depremde gelinin bulunduğu odanın yıkılması üzerine isminin Ayşe olduğu öğrenilen gelinin ölmesine neden olmuştur. Damadın uğruna askerden kaçtığı ,ailesinden kaçırdığı çok sevdiği Ayşe si öldüğünde aşağıda ki türküyü yazmış ve söylemiştir. Bir süre sonra köyden ayrılan damattan bir daha haber alınamamış ve izine rastlanmamıştır.
"Oooof Off
Karyolamın demiri
Yandım Ayşem
O yar benim değil mi
O yar benim olmasa
Yandım Ayşem
Öldürürüm kendimi
Karşı karşı evimiz
Yandın Ayşem
Yeni düştü sevimiz
Bu seviler bizdeyken
Yandım Ayşe'm
Çatlar ölür birimiz
Bahçelerde papirim (kağıt)
Yandım Ayşe'm
Hasta olur yatarım
Hekim doktor istemem
Yandım Ayşe'm
Sevdiğimi getirin"
nazmice